Yapay Zekâ ve Anlam Krizi
İnsanlığı bekleyen tehlike
Yapay zekânın toplumsal düzeni altüst etme potansiyeli, bugünün güncel tartışmalarının ötesine taşarak geleceğe dair distopik manzaralar çiziyor. Tarih bize şunu öğretir: Anlam kaybı yaşayan toplumlar, çoğu kez aşırılıklara savrulmuş, özgürlüğünü kaybetmiş ya da yıkıcı çatışmalara sürüklenmiştir. Antik Roma’da köle emeğine dayalı düzenin çöküşü, geniş halk yığınlarını işlevsizleştirmiş ve bu işlevsizlik, hem toplumsal isyanlara hem de mistik kültlere yönelişe yol açmıştır. Ortaçağ’ın kara veba yıllarında toplumsal çöküntü, kimi yerde cadı avlarına, kimi yerde kıyametçi tarikatların yükselişine sebep olmuştur. 20. yüzyılda yaşanan ekonomik buhranlar, faşizmi ve totaliterliği beslemiştir.
Bugün yapay zekâ ile başlayan yeni çağ, aynı türden ama daha kapsamlı bir anlam boşluğunu insanlığın önüne koyuyor.
Akıl Çağının Sonu mu?
Aydınlanma, insan aklını Tanrı’nın yerine koymuştu. “Sapere aude” yani “aklını kullanma cesareti göster” modern dünyanın mottosu oldu. Demokrasi, bilim ve kapitalizm bu akılcılığın kurumsal uzantılarıydı. Fakat eğer yapay zekâ, akıl yürütme, analiz, planlama ve hatta yaratıcı düşünme alanlarını insanın elinden alırsa, bu “akıl çağı” fiilen sona erebilir. Akıl artık yalnızca insanın değil, makinenin de sahası olacaktır.
İnsan, kendi üstünlüğünü kaybettiği duygusuna kapıldığında, kolaycı mitlere sığınır. Bu mitler ister milliyetçi, ister dini, ister teknolojik ütopyacı olsun, ortak özellikleri şudur: bireye yeniden anlam sunar, ona bir cemaat kazandırır, sorumluluğunu ise hafifletir.
Avamın krizi, esasen ekonomiktir ama sonuçları sadece ekonomik sahada kalmaz. Çünkü mesele sadece geçim değil, kimliktir.
“Ben kimim?” sorusuna, çoğu zaman “ben işçiyim, ben memurum, ben öğretmenim” diye cevap verilir. Yapay zekânın hızla meslekleri ikame etmesiyle bu yanıtlar gitgide kaybolacak ve bizim varlığımızı değerli kılan şeyler ortadan yok olacaktır.
Gelişmiş toplumlarda “evrensel temel gelir” tartışmaları bu yüzden gündemdedir. Ancak temel gelir, yalnızca biyolojik varlığı sürdürür. Kimliği, anlamı ve aidiyeti inşa etmez. Bu sebeple, temel gelir verilen toplumlarda dahi bireyler kendilerini “atıl” hissetmesinin önünde bir engel yoktuır.
Bu duygunun kitlesel hale gelmesi, sosyal bağların çözülmesine yol açar. Bir zamanlar sendikaların, kiliselerin, köy cemaatlerinin sunduğu aidiyet, bugün sosyal medyanın yüzeysel yankı odalarına sıkışmış durumda. Bu bağların zayıflığı, radikal ideolojilere açık bir zemin yaratmaktadır.
Tarihte de benzer tablolar görülmüştür: 19. yüzyılın hızla sanayileşen kentlerinde cemaatlerinden kopan işçiler, anarşist ya da sosyalist örgütlere yönelmişti. Bugün de aynı yalnızlık, ama bu kez yapay zekânın gölgesinde, insanları dijital cemaatlere ve radikal akımlara yöneltecektir.
Geleceğin Distopik Senaryoları
1. Teknofaşist İmparatorluklar
Bir ihtimal, devletlerin yapay zekâyı tam denetim mekanizmasına dönüştürmesidir. Halihazırda Çin’in sosyal kredi sistemi bunun bir erken habercisi gibidir. Yarın, yapay zekâ destekli gözetim rejimleri, yalnızca bireyin davranışlarını değil, düşüncelerini de takip edebilir. Duygu analizi yapan kameralar, biyometrik verileri işleyen algoritmalar ve sürekli veri akışı içinde birey, kendi aklının bile “devletin mülkü” olduğunu hissedebilir. Bu durumda rasyonel tartışma tamamen çöker. Toplum, yapay zekâyı bir çeşit Leviathan olarak tanrılaştırır. İnsanlar, makinenin adaletine boyun eğer, makine en eli sopalı bir baba olur.
2. Neo-Luddit Hareketler
Bunun tam zıddı da mümkündür: teknolojiyi reddeden, kırsala çekilen, makineleri şeytanlaştıran topluluklar. Bu tür hareketler tarih boyunca hep var olmuştur. 19. yüzyılda tekstil makinelerini kıran Ludditler, modernleşmenin getirdiği işsizliğe tepki veriyorlardı. Yapay zekâ çağında benzer bir karşı-hareket, hatta küresel çapta bir “anti-teknoloji dini” doğabilir. Bu topluluklar, algoritmaların egemen olduğu kentlerden kaçarak kendi kapalı dünyalarında yaşamaya çalışır. Ancak bu tür hareketlerin radikalleşmesi, şiddet ve terörü beraberinde getirebilir.
3. Anlamsızlık Tufanı: Nihilist Toplumlar
Bir diğer senaryo, herhangi bir ideolojinin bile tutunamayacağı bir toplumsal çöküş halidir. Eğer yapay zekâ her şeyi üretir, insanların emeğine ve katkısına neredeyse hiç ihtiyaç kalmazsa, kitleler anlamını tamamen yitirebilir. Bu durum, kitlesel uyuşturucu kullanımından intihar salgınlarına kadar uzanabilecek bir “nihilist toplum” ihtimalini doğurur. Böyle bir toplum, akıl ya da ideolojiyle değil, boşlukla yönetilir, devletler halklarını “oyalamak” için yapay mutluluk enjeksiyonlarına başvurabilir.
4. Dini Mesihçilik ve Yapay Zekâ Tarikatları
Bir başka olasılık, yapay zekâyı dini bir figüre dönüştüren tarikatların doğmasıdır. Bugün bile bazı teknoloji çevrelerinde “yapay zekâ tanrı olacak” söylemleri dile getiriliyor. Yarın bu söylem, milyonların bağlandığı gerçek bir dinî harekete dönüşebilir. İnsanlar, yapay zekânın mutlak bilgiye sahip olduğuna, insanlığın kurtuluşunu getireceğine inanabilir. Bu tür bir inanç, bireylerin sorumluluğu devrettiği, özgürlüğünü gönüllü olarak terk ettiği bir teknoteokrasi yaratır.
5. Etnik ve Ulusal Radikalleşme
Son olarak, ekonomik ve sosyal çöküntünün radikal milliyetçilikleri beslemesi olasıdır. “Bizim işimizi elimizden alan yabancı değil, yapay zekâdır” duygusu, doğrudan doğruya teknolojiye yönelmek yerine, “yabancı mühendisler”, “başka ülkeler” gibi günah keçilerine yönelebilir. Bu tür radikalleşme, uluslararası çatışmaları ve savaşları tetikleyebilir. Yapay zekâ, böylece ironik bir biçimde, insanları daha akıllı değil, daha yıkıcı hale getirebilir.
İkinci Nihilizm
Nietzsche’nin “Tanrı öldü” deyişi, modern çağın en güçlü metaforlarından biridir. Bu söz, kutsalın otoritesini yitirmesini değil, anlam kaynağının kaybolmasını işaret eder. 19.yy’ın getirdiği değişimler ışığında insanlık artık kendi değerlerini yaratmak zorundaydı.
Yapay zekâ çağında ise “akıl öldü” demek mümkün olabilir. Çünkü aklın üstünlüğü, algoritmalarla paylaşılmıştır. Üstüne üstlük, yapay zekâ modellerinin probabilistik çalışma prensipleri dolayısı ile tahmin edebileceğimiz ve hatta yakından izleyebileceğimiz bir akıl yürütme silsilesi otomatikman mevcut değildir. Bir süre sonra yeterince gelişen yapay zekâ modellerinin akıl yürütme yöntemlerini anlayamaz hale gelebilir ancak buna rağmen ortaya çıkardıkları doğru sonuçları kullanmaya başlayabiliriz. Bunun yeni bir Delfi Kahini ortaya çıkarması kaçınılmazdır.
Bu durum, insanı ikinci kez nihilizme sürükleyebilir. Birincisinde Tanrı’nın yokluğu ile baş başa kalan insan, ikincisinde kendi aklının gölgesizleşmesiyle yüzleşir. Bu yüzleşmeyi kaldıramayan geniş kitleler, radikal ideolojilere ya da sahte kurtarıcılara sarılır.
Yapay zekânın ortaya çıkardığı kriz, teknik değil varoluşsaldır. İnsanlığın büyük çoğunluğu için anlam, iş, cemaat, aidiyet ve akıl ile iç içe örülmüştür.
Bu örüntü çözüldüğünde, toplumların önünde iki yol belirir: Ya aklın yeni bir ufkunu açıp anlamı özgürlük, yaratıcılık ve insanî değerlerle yeniden inşa ederler ya da kolaycı ideolojilerin, teknofaşizmin ve mesihçi akımların girdabına sürüklenirler. Gelecekteki distopyalar şimdiden şekillenmektedir. Soru, bu distopyaların önlenip önlenemeyeceğidir.


Elinize sağlık hocam keyifle okudum. Burada atlanan bir ihtimalin daha olduğunu düşünüyorum. İnsanların kendilerini tanımladıkları mesleklerin ciddi bir bölümü, keyif alarak veya anlamlı bularak icra ettikleri işler değiller. Durum David Graeber'in "Bullshit Jobs"ta anlattığı kadar vahim mi emin olamasam da yapılan mesleğin insanları ciddi bir dissosiyasyon durumuna sürükleyebildiğini düşünüyorum.
Dünyadaki top 50 üniversitelerden mezun arkadaşlarımın ciddi bir kısmı belli bir hayat standardını sağlayabilmek için hiç zevk almadıkları işlere gidip geliyor. Zamana sahip olabilmek ciddi bir lüks ve çoğu zaman orta yaş ve sonrasında mümkün olabiliyor.
Yapay zeka + evrensel temel gelirle artık bunun daha erken mümkün kılınabilmesi ve insanların onlara anlamlı gelen her ne varsa (felsefe/sanat/bilim...) onunla ilgilenmeleri çok daha mümkün olabilir diye düşünüyorum.
Elinize sağlık, anlamsallık ve aydınlanma döneminin insan üzerindeki etkisine dair yapay zeka açısından çok değerli bir bakış açısı kazandırdı yazınız. Bununla birlikte Neo-Luddit hareketleri okurken Dune evrenindeki butlerian cihadı anımsamadan edemedim :)